Arama
En son konular
Kasım 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
Özdemir ERDOĞAN
1 sayfadaki 1 sayfası
Özdemir ERDOĞAN
Bir zamanlar sanatın gizemli ve gür sesli bir siması vardı. Alışılmadık yorumu ve bambaşka ses tonuyla gündemin değişmez ismiydi Özdemir Erdoğan. Bir ara bazı atışmalara taraf oldu, sonra derin bir sessizliğe gömüldü. Fakat şimdi tam üç albüm ve bir kitapla geliyor.
Geçtiğimiz hafta Hi-Jazz konserinde gözlerimiz sizi aradı.
İşler çok yoğun. Yeni albüm çalışmalarım var, şaka değil tam üç tane albüm. O yüzden de pek vakit ayıramıyorum böyle etkinliklere. Ama uzak da durmuyorum, hatta hi-jazz ismi de bana aittir. Eskiden bu ismi ilk kez ben kullanmıştım, şimdi böyle projelerde kullanılıyor. Çok hoş tabii... böyle şeyler.
Albüm çalışmaları tamam, ama güncel tartışmaların da uzağındasınız epeydir.
Gidişat tatsız. İnanın içim kan ağlıyor.
Ülke gündemini mi kastediyorsunuz?
90’ların sonlarından bu yana Türkiye’de adı konmayan bir iç savaş var. Tarafların isimleri hep aynı yere çıkıyor. Laikler ve dinciler diye tanımlanıyor birçok kesimde. Oysaki dünya üzerinde bizden başka kendi diniyle uğraşan, boğuşan, hatta tabiri caizse cebelleşen başka bir tek millet yok. Amerika’ya bak mesela. Adamların tarihlerinde din tartışması tamamen erimiş. Şimdi kime ne deyip geçiyorlar. Sorunları renkleydi bir zamanlar. Şu anda başkan adayı Barack Obama bile çikolata renkli. Yani millet nelerle uğraşıyor, biz neyle vakit geçiriyoruz. Vakit geçirmemizi isteyen güçler var.
O güçler, nerede veya kimler?
Şimdi olayın görülen boyutlarında olanlar ve onların iplerini elinde bulunduran kuklacılar var. Müzik dünyasında da var, sanat camiasında da politikada da. İşte ben o noktada sanatçıyı, Âdem Baba gibi görüyorum. Yani, hiçbir mensubiyeti olmayan sanatçı olabiliyor. İplerini kimsenin çekemediği isimler sanatçı oluyor. Gerçi arkasında birilerinin, yani mensubiyet sayesinde birileri tarafından itilmeyenler gündemden çıkartılıyor, unutturuluyor; ama yine de sanatçı bu durumdan hiçbir zaman üzgün olmuyor. Gerçek sanatçı böyledir. Parayla pulla işi olmaz.
Zamanında isminiz çokça gündemdeydi. Mason teşkilatıyla geçiyordu isminiz. Bu bir nevi mensubiyet ama…
E tamam işte, ben de masonluktan istifa ettim zaten. Çünkü sanatkâr hedeflerimin arasında olmayan yönlere sevk ediliyordum. İsmim bazı önemli pozisyonlar için geçiyordu. Tırnak içinde söylüyorum, imkânlar dünyasını elimin tersiyle ittim. İstifa ettikten sonra neler yaşadım, bir Allah bilir bir ben. O da işin bir tür bedeli. Ama yine de söylüyorum, bu kişisel bir tercihtir ve ben tercihimi bu yönde seçtim. Müdürlük, başkanlık ve hatta milletvekilliği tekliflerine teşekkür edip reddettim. Bırakın beni dedim, bırakın da iki şarkı yapayım, üç beş güzel seda bırakayım şu kubbeye. Ötesi sanatçı için mesuliyettir. Birileri seni oraya, yükseklere çıkarıyorsa senin üzerinden neler kazanıyor iyi bilmelisin. Bak ne anlatayım sana; televizyondaki şarkı yarışmaları için teklif gelmişti. Hatırı sayılır meblağlar konuşuluyor. Tabii ki kabul etmedim, niçin biliyor musun? O programlarda gencecik çocukların umutları pazarlanıyor. Böyle bir ahlaksızlığın içinde olamazdım.
Ahlaksızlık iddialı bir tanımlama...
Ahlaksızlık her boyutta burada... Medya tröstleri ahlakın bozulması için her yola başvuruyor. Sanatçı, bu ahlaki bozulmaya karşı çıkmak adına kendisini gerekirse müthiş bir yalnızlığın içine itendir. Ben böyle yaptım ve o medya devi Doğan Medya’ya dava açtım yahu. Hem de ilk dava açan da bendim. Eğer bu güçten ve yalnızlaşmaktan korksaydım dava açmazdım. Gerçi o dava Yargıtay’dan döndü ve bana ‘Zeki Müren’i eleştiriyorsun, o zaman sana yapılanları da kabul etmek zorundasın’ dendi. Kanun böyle söyledi. Fikirlerimi ifade edip, halktan da ‘Özdemir Erdoğan çok haklı’ tepkisi korkunç şekilde kabul görünce, Hürriyet Gazetesi, benim Düşünceli Şarkılar albümündeki o Âdem Baba fotoğraflarımı manipüle edip, çıplakmışım gibi gösterdi. O fotoğraflarda zaten çıplak falan da değilim. Ama tam böyle fotoğrafın müstehcen yerine bir de kırmızı nokta koydular, sanki çıplakmışım gibi. Resmi çeken arkadaş da biliyor. Dünyadaki olumsuzluklara bakan bir sanatçının çaresizliği konu alınmıştı oysa o fotoğrafta. Onlar kompozisyondaki tüm detayları çıkarttılar ve ‘bak, sen Zeki Müren’i eleştiriyorsun; ama sen de çıplak pozlar verdin’ dediler. Bu büyük bir manipülasyondu.
Zaman olarak mensubiyetlerinizden istifa ettiğiniz takvimlere denk gelmiyor mu, yanlış mı hatırlıyorum?
Tabii ki o zamanlardı işte. Fakat şöyle bir şey var. Özdemir Erdoğan demokrat bir adam. Sanatçının mensubiyeti olmaz dediğim için bunlar oldu bir bakıma. Aslına bakarsan benim hep bir amacım oldu. Cenabı Allah affetsin beni, ama benim var oluşum sanat için sanki. Var oldukça da bu beyni çalıştırmam gerekiyor. Toprağa girince zaten çürüyor yahu.
Ama unutulma durumu yok, aranıyorsunuz.
Yok canım, yine arıyorlar, yok sabah programıymış yok bilmem falanca tartışmasıymış, konsept uymuyor deyip çıkıyorum işin içinden. Maksim’den Galata Kulesi’ne kadar 30 yıl sahne aldım birçok yerde. Yanlış adam olduğumu görselerdi, derler miydi ya, aman Özdemir Abi beraber çalışalım, diye? 38,5 derecede sahne aldım ben. Sanatımı bilen biliyor.
Bunun ışığında da şarkılar zamana aldırış etmeden alıp başını gidiyor.
74’te ‘Paranın Ne Önemi Var’ şarkısını yaptım. 80’lerin sonlarında patladı. İkinci Bahar şarkısının düzenlemesini yapmıştım, herkes hâlâ bunu dinliyor. 30 bin 35 bin insan hep bir ağızdan ‘Sevdim Seni Bir Kere’ şarkısını söylüyor. Bundan daha büyük servet olur mu? İş, kaliteli müzik yapmaktan geçiyor. Tabi riskli, zira kaliteli müzik yalnızlaştırır. Daha iyisini yaptıkça alıcısı düşer. Müzik sektörünün tröstleri de kolay tüketilen müziği ve müzisyeni sever.
Tröstlerden tekelciliği mi anlamalı mıyız?
Öyle tabi bir yerde. Gerek para gerekse başka şeylere bağlanıldığında durum değişiyor işte. Mahallenin delisi kalmadı artık. Kaybedecek çok şeyi olan insanlar, tekdüze yaşıyor bugün.
Caz albümünüz de var. Türkiye’de caz nerede?
İki tür caz var dünyada. Biri klasik diğeri makamsal cazdır. Amerika’da klasik caz hâkimdir ve dünya üzerindeki klasik caz yapanlara da hamilik yapıyor. Türkiye’de Kerem Görsev ile Önder Foçan caz camiasında tekel oluşturdular. Organizatörler tarafından da caz yobazlaştırılıyor bu ülkede. Tekel burada da var. Hele bir de şunu söylemem gerek ki, Önder Foçan’ın bu tekelde parmağı var ve çok ama çok kötü çalıyor. Bunun dışında Tuna Ötenel var bu camiada ve ismi hep sonlara itiliyor. Bunca senedir caz organizasyonları oluyor bu ülkede ve bu ülkenin ilk caz albümünü çıkartan benim. Hem de 50 bin sattı o albüm. Hiçbir organizasyonda beni çağıran çıkmaz mı? Ama dedik ya, tröstler her yerde. Bunun dışında 3 albümle geliyorum tekrar. Bir de kitabım geliyor.
Zaman Pazar / M. Haldun DURSUNOĞLU
Geçtiğimiz hafta Hi-Jazz konserinde gözlerimiz sizi aradı.
İşler çok yoğun. Yeni albüm çalışmalarım var, şaka değil tam üç tane albüm. O yüzden de pek vakit ayıramıyorum böyle etkinliklere. Ama uzak da durmuyorum, hatta hi-jazz ismi de bana aittir. Eskiden bu ismi ilk kez ben kullanmıştım, şimdi böyle projelerde kullanılıyor. Çok hoş tabii... böyle şeyler.
Albüm çalışmaları tamam, ama güncel tartışmaların da uzağındasınız epeydir.
Gidişat tatsız. İnanın içim kan ağlıyor.
Ülke gündemini mi kastediyorsunuz?
90’ların sonlarından bu yana Türkiye’de adı konmayan bir iç savaş var. Tarafların isimleri hep aynı yere çıkıyor. Laikler ve dinciler diye tanımlanıyor birçok kesimde. Oysaki dünya üzerinde bizden başka kendi diniyle uğraşan, boğuşan, hatta tabiri caizse cebelleşen başka bir tek millet yok. Amerika’ya bak mesela. Adamların tarihlerinde din tartışması tamamen erimiş. Şimdi kime ne deyip geçiyorlar. Sorunları renkleydi bir zamanlar. Şu anda başkan adayı Barack Obama bile çikolata renkli. Yani millet nelerle uğraşıyor, biz neyle vakit geçiriyoruz. Vakit geçirmemizi isteyen güçler var.
O güçler, nerede veya kimler?
Şimdi olayın görülen boyutlarında olanlar ve onların iplerini elinde bulunduran kuklacılar var. Müzik dünyasında da var, sanat camiasında da politikada da. İşte ben o noktada sanatçıyı, Âdem Baba gibi görüyorum. Yani, hiçbir mensubiyeti olmayan sanatçı olabiliyor. İplerini kimsenin çekemediği isimler sanatçı oluyor. Gerçi arkasında birilerinin, yani mensubiyet sayesinde birileri tarafından itilmeyenler gündemden çıkartılıyor, unutturuluyor; ama yine de sanatçı bu durumdan hiçbir zaman üzgün olmuyor. Gerçek sanatçı böyledir. Parayla pulla işi olmaz.
Zamanında isminiz çokça gündemdeydi. Mason teşkilatıyla geçiyordu isminiz. Bu bir nevi mensubiyet ama…
E tamam işte, ben de masonluktan istifa ettim zaten. Çünkü sanatkâr hedeflerimin arasında olmayan yönlere sevk ediliyordum. İsmim bazı önemli pozisyonlar için geçiyordu. Tırnak içinde söylüyorum, imkânlar dünyasını elimin tersiyle ittim. İstifa ettikten sonra neler yaşadım, bir Allah bilir bir ben. O da işin bir tür bedeli. Ama yine de söylüyorum, bu kişisel bir tercihtir ve ben tercihimi bu yönde seçtim. Müdürlük, başkanlık ve hatta milletvekilliği tekliflerine teşekkür edip reddettim. Bırakın beni dedim, bırakın da iki şarkı yapayım, üç beş güzel seda bırakayım şu kubbeye. Ötesi sanatçı için mesuliyettir. Birileri seni oraya, yükseklere çıkarıyorsa senin üzerinden neler kazanıyor iyi bilmelisin. Bak ne anlatayım sana; televizyondaki şarkı yarışmaları için teklif gelmişti. Hatırı sayılır meblağlar konuşuluyor. Tabii ki kabul etmedim, niçin biliyor musun? O programlarda gencecik çocukların umutları pazarlanıyor. Böyle bir ahlaksızlığın içinde olamazdım.
Ahlaksızlık iddialı bir tanımlama...
Ahlaksızlık her boyutta burada... Medya tröstleri ahlakın bozulması için her yola başvuruyor. Sanatçı, bu ahlaki bozulmaya karşı çıkmak adına kendisini gerekirse müthiş bir yalnızlığın içine itendir. Ben böyle yaptım ve o medya devi Doğan Medya’ya dava açtım yahu. Hem de ilk dava açan da bendim. Eğer bu güçten ve yalnızlaşmaktan korksaydım dava açmazdım. Gerçi o dava Yargıtay’dan döndü ve bana ‘Zeki Müren’i eleştiriyorsun, o zaman sana yapılanları da kabul etmek zorundasın’ dendi. Kanun böyle söyledi. Fikirlerimi ifade edip, halktan da ‘Özdemir Erdoğan çok haklı’ tepkisi korkunç şekilde kabul görünce, Hürriyet Gazetesi, benim Düşünceli Şarkılar albümündeki o Âdem Baba fotoğraflarımı manipüle edip, çıplakmışım gibi gösterdi. O fotoğraflarda zaten çıplak falan da değilim. Ama tam böyle fotoğrafın müstehcen yerine bir de kırmızı nokta koydular, sanki çıplakmışım gibi. Resmi çeken arkadaş da biliyor. Dünyadaki olumsuzluklara bakan bir sanatçının çaresizliği konu alınmıştı oysa o fotoğrafta. Onlar kompozisyondaki tüm detayları çıkarttılar ve ‘bak, sen Zeki Müren’i eleştiriyorsun; ama sen de çıplak pozlar verdin’ dediler. Bu büyük bir manipülasyondu.
Zaman olarak mensubiyetlerinizden istifa ettiğiniz takvimlere denk gelmiyor mu, yanlış mı hatırlıyorum?
Tabii ki o zamanlardı işte. Fakat şöyle bir şey var. Özdemir Erdoğan demokrat bir adam. Sanatçının mensubiyeti olmaz dediğim için bunlar oldu bir bakıma. Aslına bakarsan benim hep bir amacım oldu. Cenabı Allah affetsin beni, ama benim var oluşum sanat için sanki. Var oldukça da bu beyni çalıştırmam gerekiyor. Toprağa girince zaten çürüyor yahu.
Ama unutulma durumu yok, aranıyorsunuz.
Yok canım, yine arıyorlar, yok sabah programıymış yok bilmem falanca tartışmasıymış, konsept uymuyor deyip çıkıyorum işin içinden. Maksim’den Galata Kulesi’ne kadar 30 yıl sahne aldım birçok yerde. Yanlış adam olduğumu görselerdi, derler miydi ya, aman Özdemir Abi beraber çalışalım, diye? 38,5 derecede sahne aldım ben. Sanatımı bilen biliyor.
Bunun ışığında da şarkılar zamana aldırış etmeden alıp başını gidiyor.
74’te ‘Paranın Ne Önemi Var’ şarkısını yaptım. 80’lerin sonlarında patladı. İkinci Bahar şarkısının düzenlemesini yapmıştım, herkes hâlâ bunu dinliyor. 30 bin 35 bin insan hep bir ağızdan ‘Sevdim Seni Bir Kere’ şarkısını söylüyor. Bundan daha büyük servet olur mu? İş, kaliteli müzik yapmaktan geçiyor. Tabi riskli, zira kaliteli müzik yalnızlaştırır. Daha iyisini yaptıkça alıcısı düşer. Müzik sektörünün tröstleri de kolay tüketilen müziği ve müzisyeni sever.
Tröstlerden tekelciliği mi anlamalı mıyız?
Öyle tabi bir yerde. Gerek para gerekse başka şeylere bağlanıldığında durum değişiyor işte. Mahallenin delisi kalmadı artık. Kaybedecek çok şeyi olan insanlar, tekdüze yaşıyor bugün.
Caz albümünüz de var. Türkiye’de caz nerede?
İki tür caz var dünyada. Biri klasik diğeri makamsal cazdır. Amerika’da klasik caz hâkimdir ve dünya üzerindeki klasik caz yapanlara da hamilik yapıyor. Türkiye’de Kerem Görsev ile Önder Foçan caz camiasında tekel oluşturdular. Organizatörler tarafından da caz yobazlaştırılıyor bu ülkede. Tekel burada da var. Hele bir de şunu söylemem gerek ki, Önder Foçan’ın bu tekelde parmağı var ve çok ama çok kötü çalıyor. Bunun dışında Tuna Ötenel var bu camiada ve ismi hep sonlara itiliyor. Bunca senedir caz organizasyonları oluyor bu ülkede ve bu ülkenin ilk caz albümünü çıkartan benim. Hem de 50 bin sattı o albüm. Hiçbir organizasyonda beni çağıran çıkmaz mı? Ama dedik ya, tröstler her yerde. Bunun dışında 3 albümle geliyorum tekrar. Bir de kitabım geliyor.
Zaman Pazar / M. Haldun DURSUNOĞLU
Arslan Bey- Administrator
- Mesaj Sayısı : 825
Kayıt tarihi : 25/07/08
Karakter Sayfası
Rep Puanı:
(200/200)
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Şub. 08, 2009 9:37 pm tarafından Arslan Bey
» Erzurumspor için en karanlık gün
Paz Şub. 08, 2009 5:39 pm tarafından Arslan Bey
» KoMiK AşK SöZLeRi
Cuma Şub. 06, 2009 11:59 am tarafından Arslan Bey
» 50 kontr ödüllü yarışmamız
Cuma Şub. 06, 2009 11:58 am tarafından Arslan Bey
» ..DostLuk..
Perş. Şub. 05, 2009 5:51 pm tarafından Arslan Bey
» Seksendört
Perş. Şub. 05, 2009 5:24 pm tarafından Arslan Bey
» İleri Sayım
Perş. Şub. 05, 2009 5:23 pm tarafından Arslan Bey
» Seksendört-4 Duvar
Perş. Şub. 05, 2009 5:22 pm tarafından Arslan Bey
» Seksendört-Sesimi Duymuyor Musun
Ptsi Kas. 17, 2008 10:58 pm tarafından RedLeon
» Seksendört Biyografi
Ptsi Kas. 17, 2008 10:57 pm tarafından RedLeon
» Seksendört-Son Mektup
Ptsi Kas. 17, 2008 10:56 pm tarafından RedLeon
» Seksendört-Affet
Ptsi Kas. 17, 2008 10:56 pm tarafından RedLeon
» Seksendört-K.G.B.
Ptsi Kas. 17, 2008 10:55 pm tarafından RedLeon
» Seksendört-Ölürüm Hasretinle
Ptsi Kas. 17, 2008 10:54 pm tarafından RedLeon
» herkeze selam
Paz Kas. 16, 2008 12:35 pm tarafından Arslan Bey
» Online Tv İzle (sorun giderildi)
Cuma Kas. 14, 2008 5:59 pm tarafından Arslan Bey
» nalet olsun içimdeki insan sevgisine
Cuma Kas. 14, 2008 5:58 pm tarafından Arslan Bey
» İLGİNÇ
Cuma Kas. 14, 2008 5:57 pm tarafından Arslan Bey
» Mehmet Ali Ağca:
Cuma Kas. 14, 2008 5:56 pm tarafından Arslan Bey
» Mehmet Ağar:
Cuma Kas. 14, 2008 5:55 pm tarafından Arslan Bey